Welcome to Our Website

‘Caydırıcı olsun ama tırmandırmasın’

İran’ın füze ve dron kasırgası sırasında Başbakan Netanyahu neredeydi? 

İsrail’in saygın gazetesi Haaretz açıklıyor: 

Cumartesi gecesi yani İran saldırısının bir gün öncesinde Netanyahu ve eşi Sara Amerikan vatandaşı işadamı Simon Falic’in “kale malikanesine” sığınmıştı.  

Cuma sabahı Kudüs’teki Mordechai Caspi caddesindeki villa önünde çitler ve bariyerler kuruluyordu. 

Bazı ekipmanlar kamyonlardan indirilip villaya taşınıyordu. Sokağın giriş ve çıkışını polis tutmuştu. 

Başbakan ve eşi öğleden sonra geldiler.  

16 odalı Falic malikanesi birleştirilmiş iki evden oluşuyor. Eski kentin nefes kesen manzarası, yüzme havuzu ile Kudüs’ün en güzellerinden biri. Ama asıl önemlisi Amerikalı işadamının “evdekileri, süper ileri teknolojiyle donatılmış her türlü tehdide karşı koruyan bir yeraltı sığınağının bulunmasıdır.” 

Netanyahu herhalde Cumartesi gecesi İran’ın füze ve dron saldırısı sırasında bu yeraltı sığınandaydı. 

ABD vatandaşı bir Yahudi olan Simon Falic, Netanyahu’nun çok yakın arkadaşıdır. 

Duty Free Americas zincirinin ve Batı Şeria’daki Psagot üzüm bağlarının ve şarap üretim tesislerinin de sahibidir. Hamas’ın 7 Ekim katliamı sonrasında da Netanyahu ve eşi yaklaşık 1 ay o evde kalmıştı. 

Bir başka ayrıntı daha… 

Negev Çölü’ndeki Nevatim Hava Üssü’nde bulunan devlet büyüklerinin kullandığı Kanaf Tzion uçağı Cuma günü üsten ayrıldı. Refah sahil şeridini geçtikten sonra radardan kayboldu. 

Ve ne ilginçtir ki İran saldırısındaki hedeflerden biri ve öncelikli olanı uçağın terk ettiği Negev Çölü’ndeki Nevatim Hava Üssüydü. 

Bu iki önemli ayrıntı İran saldırısının hedefleri hakkında İsrail istihbaratının iyi çalıştığının kanıtlarıdır. Netanyahu ve eşi Sara, İran’ın balistik füze saldırısına karşı neden Kudüs tepelerine milyarlarca şekel maliyetle oyulmuş “Ulusal Yönetim Merkezini” kullanmadılar? 

Herhalde oranın da hedef olduğu kendilerine bildirilmiş olmalı.  

Devlet büyüklerinin kullanımı için hazırlanmış uçağın da Nevatim Hava Üssü’nden kaçırılması ve bilinmeyen bir yere indirilmesi, “belki gereğinde Başbakan’ın kullanımına ihtiyaç duyulabileceği” nedeniyledir. 

……………. 

Sonuç… 

İran’ın saldırısını önceden haber verilmiş “görkemli bir havai fişek gösterisi” olarak yorumlayan ve alaya alanların pek de gerçekçi oldukları söylenemez. İran kendi topraklarından ve Irak, Suriye üslerinden, Yemen’deki husilerden füze ve dron kasırgası estirmiştir. 

Buna karşılık İran’ın gene de gösterişli ama çatışmayı tırmandırmayacak bir misillemeyle yetindiğini de yazın bir kenara.  

DEMİR KUBBE  

İsrail tarihinin gördüğü en görkemli saldırıyı Demir Kubbe Savunma Sistemi, patriyotlardan daha etkili  Arrow 3’ler, ABD gemilerinin füze savar sistemleri, ABD ve İngiliz savaş jetlerinin füze ve dron avcılıklarıyla -neredeyse- zayiatsız önlediği muhteşem savaş teknolojisi her halde harp akademilerinde ders olarak okutulacak nitelikte. 

Demir Kubbe İsrail’in semalarını bütün saldırılara karşı kapatmış muazzam bir hava savunma sistemidir. 

Büyük çoğunlukla saldırı füzelerini ve diğer uçan objeleri daha İsrail hava sahasına girmeden yok eder. 

ARROW 3’LER 

Arrow 3’e gelince… 

Birinci Körfez Savaşı sırasında o zamanlar yazdığım Dinç Bilgin’in Sabah Gazetesi adına önce Tel Aviv’e, ardından Suudi Arabistan’a, sonunda da Irak’ı vuran uçakların üssü Doha’ya gitmiştim. Tel Aviv’deyken kaldığım Hilton Hoteli’nin bütün personeli askere alınmıştı. Otel hizmetlerini dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş gönüllü Yahudiler yapmaktaydı. Aralarında Avrupalı, Amerikalı, Avusturalyalı, Yeni Zelandalı zengin işadamları vardı. Ofis boy gibi çalışıyorlardı. 

Saddam Hüseyin her gün 10-15 tane scud füzesi gönderiyordu İsrail’e. 

Bunlardan bir kaçı kaldığımız otelin yakınlarına düşmüştü. 

İsrailli generaller ABD’ye köpürüyorlardı. 

“Uçaklarımızı kaldırıp Irak’ı vuracağız” diye isyan halindeydiler. 

ABD ise Hristiyan Batılı devletlerle, Müslüman Körfez ülkeleri arasında Irak’a karşı bir koalisyon kurmuştu. 

İsrail savaşa karışırsa, Arap ülkeleri koalisyondan çekilecekti.  

ABD, İsrail’e güvence vermek için o zamanlar adını ilk kez duyduğumuz Patriyotları İsrail topraklarına kurdu. 

Patriyotlar scud’ları havada sinek gibi avlıyordu ama kaçırdıkları da oluyordu. 

Konuştuğum İsrailli generaller “bu Patriyotlar yetersiz biz çok daha etkili olacak Arrow projesini başlattık” demişlerdi. “Türkiye de bu Arrow’lar gibi bir hava savunma sistemini kurmalı” diye yazmıştım. Aradan yıllar geçti ilk Arrow  

1 hizmete girdi. Ardından daha da gelişmiş olan Arrow 2’ler.  

Şimdiki son nesil Arrow 3’ler ise atmosferin yukarısında dahi her türlü füzeyi avlayabilecek bir uzay çağı silahı. 

DUYARLI KARAR 

İsrail “muazzam hava savunma sistemini alkışlıyor” ama savaş kabilesi ve komutanlar “yetmez” diyorlar. “Savunma fevkalade ama İran’ı caydırıcı bir misillemede bulunmalıyız” görüşündeler. 

Ne zaman, nasıl, hangi profilde henüz belirlenmedi. Tartışıyorlar. 

Ancak… 

ABD’nin, batılı dostların, Suudi Arabistan ve Mısır gibi Arap ülkelerinin de telkinleriyle “duyarlı” bir ölçü bulmak çabasındalar. 

Öyle bir “duyarlı ölçü” ki “hem İran’ı caydıracak kadar can acıtıcı ve güçlü olsun, hem de çatışmaları savaşa tırmandıracak yüksek profil çizilmesin…” 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir